29 Aralık 2009 Salı

you love me more than i love you

    Bayağıdır yazamıyordum, yoğunluk o bu değil hiç bir zaman o safsataya inanmadım. Sınavlar, ödevler, onlar bunlar ne olursa olsun insan kendisine ya da çevresine ayıracak zamanı şöyle ya da böyle buluyor. Yazamama sebebim çok basit bir şekilde yazamamaktı sadece.
    En son yazdığımdan sonra neler oldu...
    Haksız değildim gerginlikte, o gün ayrıldı benden. Sigarasını yaktı, dumanına karıştı bana verdiği güzel sözler ve uçtu gitti. İkinci nefesi çekmeden önce de ben gittim oradan, gereksiz yere uzatmadan.
    Tabi sonra zaman geçti, pişman oldu sanırsam ve ufaktan oldu her şey tekrardan. Sanma ki masallara kanarım ben, beyaz atlı prensi bulmuş külkedisi misali kalbim sığmaz göğsüme. İnkar edemem bu kadar beklemekten sonra anlaşılmak güzel bir duygu. Benim ben olduğumu fark edip, beni istemesi. 
    İlişkilerde olan pembe gözlüklerimi keşke kaybetmese idim çok uzun zaman önce. Başlayan her şeyin, sonu vardır benim gözümde. Sadece o süreçte tadını çıkarmak, mutluluğun tanımlamalarını yapmak, gülümsemek önemli olan. Ha birde unutmadan, karşılıklı ego tatmini yapmak. Hoş zaten hayat egolarımızı cilalama üzerine geçiyor. O beni daha çok seviyor, bensiz yapamaz vs. İşte bu cümleleri sarf edebildiğimiz anda bir küçük dağ maketi de yanında veriyorlar sanki. Yok ben öyle değilim deme, kendini bile kandıramazsın. İçgüdülerine yazılmış bi kere, en iyisi ol, herkes sana baksın, seni istesin, mağara duvarına en güzel resmi yaparak takdir almış bir adamın evladısın işte niye inkar ediyorsun...
    Çarşamba gecesi yola çıkıyorum,  bir sahil kıyısında sessiz sakin bir yılbaşı olacak benim için. Umarım dönünce daha çok ben olurum...

    Bir daha yazamaz isem iyi yıllar herkese diyerek adet yerini bulsun, boşuna bu yıl nasıl geçti listeleri yapmayın bence. 365 gün geçirene madalya takmıyorlar (ben sordum ondan söylüyorum), hatalarına da sadece yeni yılda bakıyorsan bakma bile süsteni kandırmacadan analiz o. Sen iç paşa paşa şarabını, vodkanı kafan iyi bir şekilde say ondan geriye. Temiz bir sayfa açma o kendi kendini açıyor zaten zamanı geldiğinde.
   
   

2 Aralık 2009 Çarşamba

Muallakta...

          İçimde garip bir his var, korkuyla karışık tanımlayamadığım bir gerginlik. Hiçbir şeyin istediğim gibi gitmediği anın içinde boğuluyorum ve elimi tutacak biri de gözükmüyor yakınlarda...
           Ağlayamamamdan hiç bu kadar nefret etmemiştim. Saatlerdir beni nostaljiye götüren şarkıları dinliyorum, acıyı düşünüyorum ama genede bir damla bile akmıyor. Belki de komik geliyordur kulağa, ağlayamadığından şikayetçi bir kız. Hiç de güzel değil bilesin, sürekli dolan eski bir bidon gibiyim şu anda ve basıncı hissediyorum her hücremde. Nefes almalıyım, nefes almalıyım, nefes ...
         
          Beni tutacak mısın? Yoksa sende diğerleri gibi kapımı bir kutu çikolata ile çalıp, gözümün önünde kutuyu bitirip, gidecek misin?