31 Ağustos 2009 Pazartesi

Akıntı


Akıyor zaman... Her ne kadar içinde bulunduğum anda herşey zor ve kalıcı gözüksede düne bakıyorum hayretle. İçimde saklanan derin bir öfke var, arada sırada patlak vermeye çalışıyor ve derine itme çabalarım her geçen gün daha da boşlaşıyor sanki. Yalan söylemeyeceğim, korkuyorum yanlış bir zamanda kendimi kaybetmekten. Öte yandan kaybolmanın doğru bir zamanı var mıdır?
Öfkemin nedenini arama çabalarım olmuyor değil, ama bir devlet memuru gibi göstermelik yapıyorum bunu. Kendimi kandırmak uzmanlık alanım nede olsa...
Akıntıya bıraktım kendimi, yarın doğumgünüm ve her sene yaptığım gibi umuda uyanmayacağım, çünkü biliyorum ertesi gece katili olacağım bu boş umudun. Değişim bir gecede, bir yılda ya da falcının dediği üç vakte kadar olmuyor. Ayrıca belkide değişmeye ihtiyacım yoktur, sadece farklılaşmam gerekiyordur.

"Coldplay - We never change"


Not: Fotoğraf bana ait

23 Ağustos 2009 Pazar

kahve

Sığıntı...



Evimdeyim birkaç gündür, hayata kapadım kendimi. Saçlarımı boyadım, kısalttım ama gene ben benimki. Bundan nasıl kaçılır ki?
Eylül yaklaşıyor… Gene temiz sayfalar açacağım, planlar yapacak, listeler dolusu isteklerim olacak hayattan, senden ve en çok da kendimden. Peki bu sefer başarılı olacak mıyım?..
Neyse artık bırakıyorum bütün bunları: Özgüvenimi bıraktığım yerden geri aldım, aklımın paslarını siliyorum yavaş yavaş, sabrı tekrardan bulacağım.
Her şey değişecek, eylül olacak bu sefer…

14 Ağustos 2009 Cuma

iki bedende tek olmak


Düşünüyorum hep, neden bu kadar istedim onunla birlikte olmayı. Başkasına ait bir rüyanın sahibi bile olabilirdim, kendimi kandırmaya o kadar hazırdım...Nedeni utanç verici bir şekilde basit sanırım: Yanlızlıkla savaşmamak için kaçmak!
Düşün bir, biriyle beraberken en kötü kavgalar bile değerli çünkü hayatta senin etkilediğim bir an, bir insan var. Bir başkasına dokunuyorsun öyle ya da böyle. Seni eleştirsin, sevsin, küfretsin, sevişsin, küçümsesin... Bir şekilde o sana dokunsun, sen ona. İki beden olsun tek olmaya çalışan.
Onu görmek hoşuma gitmiyor değil, tutunacak bir dal şu anlık, ta ki bu dalda kırılıp biraz daha boşluğa yaklaştırana kadar beni. Korkarak yaşamak hiçbir şey kazandırmadı bana. Eğer gerekiyorsa kendimi kandırmak, neden olmasın söyle bana?

5 Ağustos 2009 Çarşamba

anlatamıyorum ki...

Kayboldum

Dibe doğru yol alıyorum

Hem de o kadar hızlı ki

Farkına bile varamıyorum

Elime ne gelirse tutmaya çabalıyorum

Boşuna

Sadece dalları kırıp geçiyorum

Düşüyorum

Sonsuzluğa

Sessizliğe

Yalnızlığa







Sanırım hepimiz o noktaya gelmişizdir, şu ya da bu zamanda bir şekilde.

Ama benim dibe batmayı tekrarlamak gibi bir huyum var ne yazık ki.

Duygularımla ne yapacağımı bilemiyorum bir türlü ve sonunda ya kendimi ya da başkalarını kırıyorum.

Sadece yanımda istiyorum birini, elimi tutsun istiyorum,

Gözyaşlarımı silsin,

Özellikle de gizli gizli içime akanları…

Yoruldum